16 Temmuz 2011 Cumartesi

La bibliothèque de la Sorbonne

 Paris gezimdeki etkilendiğin yerlerden biri de Sorbonne'un kütüphanesi oldu.Mimarisiyle,içinde bulundurduğu ender kitaplarla tek kelimeyle harika bir kütüphane!Kitaplarla oldukça haşır neşir olan biri için bir cennet,bir vaha niteliğinde.İçeride pek fotoğraf çekme imkanım olmadığı için sizinle resmi sitesindeki fotoğraflarını paylaşacağım.Fotoğrafları çeken Lise Hébuterne öyle güzel açılardan yakalamış ki kütüphaneyi,belki de benim çekmem yanında yakışı kalmazdı.


Bu fotoğrafı seçmemin bir sebebi var.
Edebiyat derslerini iyi dinleyenler hatırlayacaklardır.Yahya Kemal Beyatlı'nın poetikasını büyük ölçüde etkileyen birinden bahsedilir.O kişi Yahya Kemal'in Sorbonne'daki tarih hocası olan Albert Sorel'dir.Edebiyat öğretmenlerimizin sürekli Yahya Kemal için vurguladıkları bir söz vardır: "Onun şiirlerinde sürekli geriye dönüş,tarih içinde yaşama hakimdir." Yahya Kemal,Albert Sorel'den ve derslerinden o kadar çok etkilenmiştir ki bunu şiirlerinde bize bile hissettirmiştir. Yaptığım araştırmalarda Albert Sorel'in Yahya Kemal'a Paris'te "Dünyada bugüne kadar keşfedilmeyen iki şey vardır: Biri kutuplar diğeri ise Türk tarihidir." dediğini öğrendim.Belki de Yahya Kemal'in Osmanlı tarihine bu kadar bağlı olmasındaki sebeplerden sadece ufak bi parçası da budur.Türk Edebiyatının en büyük şairlerinden biri olan Yahya Kemal'i bu kadar derinden etkileyen birinin bir zamanlar üniversitemin hocası olduğunu bilmek gerçekten çok onur verici.

Bu anekdottan sonra Sorbonne'un kütüphanesine geri dönüyorum.Kütüphanenin en çok etkilediğim kısımlarından biri de sanırım bu okuma salonları.Bu salonlarda,etrafı incelemekten kitap okunabiliniyor mu gerçekten merak ediyorum :) :) Çünkü her biri oldukça yetkin mimarlar tarafından tasarlanmış salonlar.Her bir köşesi saatlerce incelenecek detaylarla dolu.İkinci fotoğrafta ise mozaikler sanki elle teker teker yerleştirilmiş gibi muhteşem bir düzene sahip.


Oldukça eski kitapların bulunduğu bu yer için özel izin isteniyor.


Kütüphanenin her yanı buram buram tarih kokuyordu.En isteksiz öğrenciye bile çalışma azmi verebilir o derece :)                           
Fotoğrafların tadını çıkarın.;)




Daha fazla fotoğraf için: http://www.facebook.com/BIUSorbonne
A la prochaine! xoxo



Un Promenade Parisien

 
   Paris'te bir günümü Sorbonne'da beraber okuyacağım arkadaşlarımdan biriyle geçirdim.Kendisiyle yeni tanışmama rağmen kendisini şimdiden çok sevdiğimi söyleyebilirim.Paris'te yaptığımız promenade başlıkta da belirttiğim gibi oldukça parisien'di.
  Arkadaşımın en büyük tutkusu fotoğrafçılık.Sanırım Tanrı onun bu tutkusunu fark etmiş olacak ki ona muhteşem bir yetenek vermiş.Gezimiz boyunca çektiğimiz bütün fotoğrafların hepsi birbirinden güzeldi.


 Ile de Cité'de -Notre-Dame'ın bulunduğu adada -başladığımız gezimiz Seine nehri boyunca devam etti.Seine nehri üzerinde bulunan en ilginç köprülerden biri olan "Pont des Arts"ın çok enterasan bir geleneği var.Köprünün üzerindeki tellere çeşitli boyutlarda kilitler vurulmuş.Dikkatli incelediğinizde bu kilitlerin üzerinde tutulan dilekleri göreceksiniz.Kişiler dileklerini kilitlerin üzerine yazıp anahtarlarını Seine nehrinin sularına atıyorlar.
 
    Pont des Arts'tan sonra kendimizi Saint-Eustache meydanına attık.Bu civarda oldukça güzel caféler ve bistrolar var ama biz oyumuzu belki de Paris'in en güzel çilekli tartlarını yapan Paul'den yana kullandık.Saint-Eustache meydanında çimlerin üzerinde Paris'in muhteşem atmosferi altında tartlarımızı yedik.
    Saint-Eustache'tan sonra birlikte okuyacağımız okula yani Sorbonne'a uzandık.Okulun bulunduğu mahalle Quartier Latin olarak geçmekte ve her sanatçı mutlaka buranın havasını ciğerlerine çekmiştir.Üniversite gerek dış gerek iç mimarisiyle beni de arkadaşımı da oldukça etkiledi.Sanırım böyle bir okulda okuyacağımız için baya şanslıyız :) :)
   Gezimize Jardin des Plantes'tan devam ettik.Buraya Paris'in botanik bahçesi diyebiliriz.Devasa seraları,endemik ağaçları ve çiçekleriyle sizi kendine çekiyor.Paris'i ziyaret ettiğinizde vaktiniz artarsa size bu ilginç bitki dünyasını tavsiye ederim.Gezinin son yeri arkadaşımın mimarisine bayıldığı Paris camiisi.İçindeki ufak şadırvanları,bitkileri ve özellikle de mozaikleriyle çok hoş bir binaydı.

Bütün bu gezi boyunca sanırım en güzel şey elimizdeki lokumlardı.Kalbim Paris'te atarken bi yandan da aklım Istanbul'daydı yani!Arkadaşım lokumları oldukça sevmiş olsa gerek ki bütün lokumları o gün yedi :) :)




Bu yazımda paylaştığım bütün fotoğraflar Clément Rousseau Letchimy'e ait.Diğer fotoğraflarını görmek isterseniz: http://www.flickr.com/photos/crousseauletchimy/

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

 Seviliyorsunuz xoxo

La Maison Angelina

      Salut à tout le monde!

      Geçen hafta yaptığım Paris gezisi sonrası bloguma döndüm. Paris o kadar güzeldi ki oturup blog yazmak pek içimden gelmesi açıkçası!Şimdi yuvaya döndük işte :)
      Bugünkü konum Amerikan arkadaşımın bayıldığı ve ısrarla beni götürmek istediği bir yer: Angelina.
Nedenini ise sonradan öğrendim. Angelina dünya üzerindeki en iyi sıcak çikolatanın yapıldığı cafélerden biri.Rezervasyonsuz gittiğinizde sizi upuzun bi kuyruk bekliyor olacaktır.İçeri girdiğiniz an,oldukça "Parisien" bir havaya bürüneceksiniz.Angelina'nın tarihi binası,sandalyeleri,masaları yani her şeyiyle sizi büyülüyor.Hele girişte göreceğiniz tatlılarına bayılacağınıza eminim.
     Adet yerini bulsun diye bir "Chocolat Chaud" söyledik (Çünkü sıcak çikolata sipariş ettiğinizde,bir sürahi getiriyorlar.Bir fincan değil!!) Sabah daha taze getirilen buram buram kokan croissantlara hayır demeniz ise imkansız.Sıcak çikolatayı yudumladığınızda gerçekten yoğunluğunu,çikolatanın mutluluk veren lezzetini hissedebiliyorsunuz.Beni sadece sıcak çikolata kesmez diyenlere krema da veriyolar.Ama  sıcak çikolatanın o yoğun ve bol şekerli tadı bana oldukça kafi geldiği için krema katma ihtiyacı pek hissetmedim. :) :) Onun dışında garsonlarının güler yüzlülüğü en çok dikkatimi çeken özelliklerinden biri oldu.1900'lü yıllardaki gibi dikilmiş kıyafetlerle yaptıkları servisleri oldukça profesyoneldi.Belki de Angelina'ya değer katan unsurlardan biri de bu olsa gerek.
     Lafın kısası Angelina başta ona ününü veren muhteşem sıcak çikolatasıyla,tatlıları,croissantları ve elbette güler yüzlü garsonlarıyla Paris'e uğradığınızda gitmenizi tavsiye edeceğim yerlerden biri.Mekan,Rivoli caddesinde(Louvre'un bulunduğu cadde) olmasıyla da oldukça kolay ulaşıma sahip.Mutlaka tavsiye ederim! ;)

İletişim için:
La Maison Angelina
226 rue de Rivoli, Paris 1e
http://www.angelina-paris.fr/

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Les Macarons

   Ben yemek yemeyi seven bir insanımdır.Sanırım şu dünyada yemeyeceğim çok az yemek vardır.Ama tatlı denince,işte akan sular durur.Hele ki size bu tatlıyı sevgiliniz yapıyorsa o daha da hoş olur :) Bir mademoiselle olarak bugün ele almak istediğim tatlı,belki de en şirin tatlılardan.
      Evet,macaronlar.
   Macaronlar aslında Fransızların bizim tabirimizle 'acıbadem kurabiyesi'.Ki tatları da çok hoştur.Günümüzde Ladurée başta olmak üzere birçok pastane (Istanbul'da özellikle Beyaz Fırın bunu çok iyi yapıyor) macaron yapmaktadır. Macaronlar iki çıtır bademli kurabiye arasında kremalı bir tatlıdır.Bir çok çeşidi de mevcuttur.Herkesin damak tadına uyacak mutlaka bir macaron vardır.Benimki sanırım Ladurée'nin 'Frambuazlı ve Menekşeli' olanlarından... Yakında yapacağım Paris ziyaretimde Amerikan arkadaşımla sanırım bi kutu alıp Saint-Michel meydanında yemeyi planlıyoruz.Mutlaka tatmanızı isterim ;)

Iste Büyük Gün

     Evet,nihayet büyük gün geldi!

   Uzun zamandır planladığım bloguma başlıyorum artık.Öncelikle duygu ve düşüncelerimi böyle hoş bir şekilde insanlarla paylaşacağım için çoooook mutluyum.Oldukça uzun süren bir YGS-LYS maratonundan sonra blog yazmak oldukça iyi gelecektir.Blogumun isminden de anlaşılacağı gibi 'mademoiselle'lik kanımda var.Bu aileden gelen bir şey olsa gerek ki hep Paris,Fransızca vesaireleri şeklinde büyütüldüm.O rotayı bozmadan da hayatıma Sorbonne'da Hukuk Fakültesinde devam edeceğim.Ama ben Yahya Kemal misali İstanbul ile bağlarımı koparabileceğimi hiç mi hiç sanmıyorum ;) Kendimi bu yazımda fazla anlatıp sıkmak istemiyorum aslında.Sonuçta bir zamanlar ben de sizin tarafınızda yani okuyucu kısmındaydım.Beni diğer yazılarımda daha iyi tanıyacağınıza eminim.
Sizleri seviyorum ;)